Mütebahhir Hakkında

Hakkında

Mütebahhir, hazırladığımız kitapların tanıtımına ulaşmanızı sağlamak ve aynı zamanda Arapça metinlerle etkileşiminizi kolaylaştırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Bu platformda “Mütebahhir Dua Kitabı” ve “Özlenen Hayat Anlayışı” gibi çeşitli konulardaki kitaplarımızın tanıtımlarını bulabilir, içerikleri hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz. Buradaki amaç hazırladığımız kaynakları sizlere sunmanın yanı sıra Arapça yazma ve okuma süreçlerinizi kolaylaştıracak pratik araçlar sağlamaktır.

Mütebahhir’in sunduğu önemli araçlardan biri olan Mütebahhir Arapça Klavye, bilgisayar ortamında Arapça metinler oluşturmak isteyenler için ideal bir çözümdür. Karmaşık Arapça klavye düzenlerine ihtiyaç duymadan, alıştığınız Türkçe harfleri kullanarak Arapça karakterleri kolayca yazabilirsiniz. Web tabanlı yapısı sayesinde kurulum gerektirmeyen bu pratik araç, e-postalarınızdan belgelere kadar her türlü metni hızlı ve verimli bir şekilde Arapça olarak hazırlamanıza olanak tanır.

Bu kullanışlı klavye, Türkçe kelimeleri yazmaya başladığınız anda girdileri otomatik olarak Arapça alfabesine dönüştürerek size zaman kazandırır. Ayrıca, web tabanlı yapısı sayesinde internet tarayıcınız üzerinden kolayca erişebilir ve hemen kullanmaya başlayabilirsiniz. Geniş karakter desteği sayesinde Arap alfabesindeki tüm harfleri ve sıkça ihtiyaç duyulan diğer sembolleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Mütebahhir Arapça Klavye, bilgisayarında Arapça yazmak isteyen herkes için zaman tasarrufu sağlayan, kullanımı kolay ve etkili bir alternatiftir.

Mütebahhir’in sunduğu bir diğer önemli araç olan Mütebahhir Okunuş Sistemi (Transkripsiyon Alfabesi) ise Arapça okuyamayan kişilerin Arapça metinleri kolayca okuyabilmesi için geliştirilmiş özel bir yöntemdir. Bu sistem, Arapça harfleri Latin alfabesiyle eşleştirerek kelimelerin okunuşunu öğrenmeyi ve Latin harflerini kullanarak Arapça metinler oluşturmayı pratik hale getirir. Latin alfabesinin yaygın kullanımı sayesinde, Arapça okuyamayan kişiler dahi metinlerin telaffuzunu kolaylıkla yapabilirler.

Mütebahhir Okunuş Sistemi’ni kullanmak da oldukça pratiktir. mutebahhir.tr/arapca-klavye adresini ziyaret ederek Arapça metninizi ilgili alana yapıştırdığınızda, metinleriniz anında bu sisteme dönüştürülerek okuma ve yazma süreçleriniz önemli ölçüde kolaylaştırılır. Güvenilir bir kaynak olan bu sistem, Arapça’nın ses dünyasını keşfetmek isteyen herkes için ideal bir başlangıç noktası sunar.

Doç. Dr. Veysel KASAR İnsan Ruhu ve Dua

İnsan Ruhu ve Dua

Dünyada yerimiz yoktu, ana rahmine gelmemiştik, meçhuller âlemindeydik. Sonra kaderin programı yürürlüğe konuldu. Sudan, topraktan, bitkilerden, gıdalar içinden mukadderât üzere bir midede yoğrulup bir bünyede vazifelendirildik. Sonra da ana rahmine intikal ettik; doğduk, ağladık, büyürken ağladık, yürürken düşüp yine ağladık. Çevremizdekileri senelerce kendi emir kulumuz gibi gördük. Gözümüzden dökülen iki damla yaş çevremizin merhamet ve şefkat damarlarını harekete geçirmeye yetti. Çünkü çocuktuk, zavallıydık ve işin en mühimi de acizdik. Aczimiz anne ve baba, abla ve abilerimizin gücünü yendi, onları hizmetimize râm eyledi; yavaş yavaş güç-kuvvet sahibi olunca da onlar bizden uzaklaştılar. İnsanın hikayesini anlatıyoruz. Yaratılışın sırlı perdeleri arasından insan olma yolundaki küçük birkaç noktayı tasvir ettik.

Henüz daha ana rahmindeyken annemiz bizim için kim bilir ne dualar etti? Onlar (ana-babamız) sağlık ve sıhhat üzere bir evlat vermesi için her namazın ardından Allah’a yalvardılar. Biz dualar arasında dünyaya geldik. Çevremizdeki büyüklerin anne ve babaya “Hayırlı olsun.” temennileri ve “Allah analı-babalı büyütsün.” dualarıyla insanlığın şerefini tattık. Evet, belki de biz minicik bir bebek iken bu duaların farkında değildik. Ama çevremizdeki insanların bizi görünce en çok kullandıkları cümlelerden birisi “Mâşâallâh!” veya “Bârekallâh!” olmuştur. Sözün kısası insan dünyaya dualar arasında geliyor ve dualar arasında yetişip büyüyor. Dua hayatımızın bir parçası…

İnsan “insan olduğunu” birçok sebeplerle fark edebilir. Fakat bunların arasında en gerçekçisi belki de dua eden kişinin hâlet-i rûhiyesidir. Muhtelif zamanlarda yerli ve yabancı, inanan veya inanmayan ilim adamlarının görüşleri basın organlarına şöyle yansımıştır: “Dua eden ve hayatında duaya inananlar daha mutlu ve huzurludur.” Çünkü duada insan “insan olarak acziyetini anlayıp kendini yaratan bir kudrete sığınma ihtiyacını” hisseder. Çünkü dua kulun Allah ile beraber olduğunun ifadesidir.

… Bu içerik bir kitaba ait olduğundan dolayı tamamıyla görüntülenmeye açık değildir. Kitabı satın almak için tıklayınız.

Doç. Dr. Veysel KASAR Giriş

Giriş

İnsanın bu dünyadaki en önemli görevi Allah’ı tanımaktır, “Ben neyim, nereden geldim, nereye gidiyorum ve niçin gidiyorum?” gibi sorulara cevap aramaktır. Yaratıcısını tanımadan günlük beşerî ihtiyaçları gidermekle yaşantısını sürdüren nice insanlarımız vardır. Böyle bir tercih aslında insanın tek taraflı görülmesiyle ilgilidir. Oysa insan hem madde hem de ruh olmak üzere iki yönlüdür. Ruh yönünü vicdan, akıl, iman ve duygularla birlikte ifade etmek daha güzel olur.

İnsanın ikinci yönü olan ruh ve ruhla ilgili kavramlar ancak dinlerin getirdikleri mesajlarla açıklanabilir. Çünkü bunları sadece yeme-içme, uyuma ve iskân, ibate ve iaşeyle açıklığa kavuşturmak imkânsızdır. İnsanın ruhi ve manevi yönünü biz Kur’ân’dan ve Kur’ân’ı açıklayan ilk kaynak olan Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisleri ve hayatından öğrenmekteyiz. Kur’ân ve sünnete dikkatle eğilen alimler de bu yönümüzü içinde bulunduğumuz devre, zamana ve şartlara göre açıklamaya katkı sunmuşlardır.

Özlenen Hayat Anlayışı adlı bu mütevazi çalışmadaki temel başlıklarda yer alan iman, dua, tevekkül, infak, tövbe ve tefekkür aslında insanın hayatını anlamlı hale getiren en temel kavramlardır. Sadece maddi ihtiyaçları temin etme ve hayatı sürdürme insanın asli bir gayesi olamaz. İnsanı var eden ve hayatını binlerce nimet ve güzelliklerle destekleyen bir yaratıcıyı tanımamak insan için büyük bir kayıp ve hüsrandır. Bu yalın gerçek kimi insanlarımızın gözlerinden ırak kalabiliyor.

Kitabın ilk bölümünde bu konuyla ilgili kısa ve dikkatlerimizi iman ve Allah’a çeviren yazılara yer verildi. Bunların her birisi daha derin ve çok ayrıntılı açıklamalara girilmek suretiyle geliştirilme imkânına sahiptir.

İnsanın manevi yönüyle ilgili ikinci bir temel kavram da duadır. Dua insanın psikolojisi ve sosyal hayatı içinde büyük bir güç kaynağıdır. Duadan uzak yaşamak insan için tarifi zor bir durumdur. Biz bu çalışmada dua ve insan ilişkisinin bazı kısımlarına temas etmekle yetindik. Elbette bu başlık da farklı açılardan incelenmeyi hak eder. Kitabın hacmi içinde gençlerimiz ve insanlarımız tarafından dua ve Yaratıcı arasında bilinmesi gerekli olanlardan bazılarına burada yer verildi.

Allah’ı tanıdıktan sonra önemli bir kavram da tevekküldür. Eserde tevekkül kavramı imanın bir neticesi ve meyvesi olarak ele alınmıştır. Tevekkülün yanlış kullanımı İslâm’ın değil, insanın kusurudur. Bu kavram hakkında yeterli bilinç ve bilgi sahibi olmak İslâmî inançların bütünü içinde önemli bir yere sahiptir. Çalışmada bunların bir kısmına dikkat çekilmiştir. Tevekkülü uygun ve doğru kullanmak ruh sağlığına olumlu bir katkı sunar. Çünkü insanın aklı, imkânı ve çevresine güvenerek her şeyin üstesinden geleceği düşüncesi ifrat hale ulaşırsa fertlerin ruhsal sağlığını tehdit eden bir maraz haline gelebilmektedir.

İnsan denince hayatta hata, günah ve sürçmelerden uzak kalmak mümkün değil. Beşerin anlamı da zaten burada gizli. Hatalı ve kusurlu olmak insan olarak hepimizin temel niteliği. Ancak sadece hata ve kusura odaklanıp orada kalmak da ayrı bir eksikliktir. İşte bu noktadan Allah’tan bize ulaşan ilâhî kelam Kur’ân ve vahiylerinde insanı günahlardan arındıran bir sisteme yer vermiştir: Tövbe ve istiğfar. Tövbe bizi tamir eden; kendimize, çevremize ve Rabbimize karşı daha bir şevkle güzel işler yapmaya sevk eden önemli bir motivasyondur. İnsanın hata ve günahlarını en iyi bilen Allah’tır. Onları afv ve mağfiretle silecek olan da odur. Böyle bir inanç insanı hayata ve cemiyete sıkı sıkıya bağlar. Aksi halde günahları tanıdıktan sonra silip tamir etme yolunu bilmeyenler kendilerine ve çevreye kötülük eder. Kitabımızın bu bölümünde de gençler ve orta seviyede bilgi sahibi olmaya istekli insanlarımıza küçük katkılar sunmaya gayret ettik. Elbette ki yazanlar da hatalardan müstağni değildir.

Kitabın infakla ilgili başlıkları sosyal hayatımızın ve İslâm medeniyetinin can damarı olan bir konudur. Deprem, musibetler, savaşlar ve kesilmeyen göçler infak hasletimizin ne derece hayati bir özellik oluşunu anlatmaya yeter. Bugün Türkiye fakir ve ihtiyaç içindeki nice ülkelere yardımlar ulaştırmada dünyada ön sıralardadır. Bu başarı ve üstünlük infak hasletimiz sayesindedir. Temeli ise Kur’ân ve sünnettir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size rahmet etsin.”Ebû Dâvûd Süleymân b. el-Eş’as b. Şeddâd b. Amr el-Ezdî es-Sicistânî Ebû Dâvûd, es-Sünen, thk. Şuayb el-Arnaût (b.y.: Dârü’r-Risâleti’l-Âlemiyye, 1430/2009), Edeb, 65 (No. 4941). mealindeki hadisi infak kültürümüzü besleyen can damarıdır.

Kitabımızın başlıklarında dinî vazifelere dikkat çekmenin yanında insanın hayatına anlam katan bir yaşantı modeline de yer verildi. Bu durum İslâm’ın fıtrat dini olduğunu gösteriyor. Gençlerimiz ve insanlarımızın hayatını mutlu kılan İslâmî temel özelliklerin tanınmasına bir vesile olması niyaz ve duasıyla…

Doç. Dr. Veysel KASAR Takdim

Takdim

İman, Dua ve Tevekkül ile Özlenen Hayat Anlayışı adlı bu çalışma yıllar önce bir gazete köşesinde günlük olarak kaleme alınan yazılardan oluşmaktadır.

Köşe yazıları kısmen içinde bulunduğu zamanın anlayışını yansıtır. Ancak bu yazılar üzerinde tekrar düşünüldü ve birçok ekleme ve çıkarmalar yapıldı. Günümüz gençleri ve orta seviyede dinî bilgi sahibi olanlara yönelik muhteva oluşturma gayreti gösterildi.

Yazıları bilgisayar ortamına Muhammet Suphi Kılıç geçirdi. Dikkatli bir okuyucu olmanın yanında titiz bir gözlemci de olan Kılıç’ın yazıları bilgisayar ortamına aktarırken ilk izlenimleri ve bana olan teşvikleri bu eserin ortaya çıkmasına vesile oldu. Ele alınan konuların her genç ve orta seviyede dinî bilgi sahibi bir insana faydalı olacağı ve bu yazıların değerlendirilmesi gerektiği yönündeki ifadeleri kitabın ilk nüvesini oluşturdu. Ardından elimizdeki yazıları ilgili oldukları temel meselelere göre sınıflandırdık.

Özlenen Hayat Anlayışı başlıklı bu çalışmada akademik bir gaye izlenmedi. Konular kimi yerde bir, bazen de iki sahifede bitirildi. Maksadımız İslâm ve Kur’ân soluyan ülkemizde insanların iman, dua, tevekkül, infak, tövbe ve tefekkür konularında sade bir Müslümanın sahip olması gereken bilgi hazinesine küçük bir katkı sunmaya yöneliktir. Eserin başlıklarını açıklamada Kur’ân ayetlerine, hadislere ve yer yer de Risale-i Nur külliyatındaki açıklamalara yer verildi.

Gayret bizden tevfik ve inayet her şeyi yaratan ve terbiye eden Rabbimizdendir.Mütebahhir, “Takdim” (Erişim 13 Temmuz 2024).

Doç. Dr. Veysel KASAR Doç. Dr. Veysel KASAR

Doç. Dr. Veysel KASAR

1961 yılında Manisa’da doğdu. İlkokulu köyde, lise eğitimini ise Demirci’de tamamladı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni 1986’da bitirdi. Bir süre Tasvir, Yeni Nesil ve Yeni Asya gazetelerinde muhabir, editör ve araştırmacı olarak çalıştı. 1992-1994 yılları arasında Şanlıurfa Lisesi’nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaptı. 1994’te Harran Üniversitesi Rektörlüğü Arapça ve Osmanlıca okutmanı oldu. 1996’da Kelam Anabilim Dalında “İsmail Fenni Ertuğrul ve Çağdaşlarına Göre Ruh Meselesi” adlı yüksek lisans tezini bitirdi. 1996’dan sonra Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Felsefe ve Din Bilimleri bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2002’de “Halîmî’nin Şuabü’l-Îmân’ında Kelam” adlı doktora tezini tamamladı. 2019’da Doçent ünvanını aldı. Halen Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Kelam Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır. Yazarın; alanıyla ilgili akademik dergilerde makaleleri, sempozyumlarda sunulmuş ve yayınlanmış tebliğleri bulunmaktadır.

Muhammet Suphi KILIÇ Neden Dua ve İbadet Ederiz?

Neden Dua ve İbadet Ederiz?

“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”Diyanet İşleri Başkanlığı (Erişim 19 Şubat 2023), ez-Zariyât 51/56. وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ âyet-i kerîmesinde de buyrulduğu gibi insanoğlunun yaratılış amacı ibadet etmek iken “Neden dua ve ibadet ederiz?” sorusu cevaplanması gereken çok mühim bir sorudur. Bu sorunun cevabı dört sebeple açıklanır: İhtiyaç sebebi, teşvik sebebi, vazife sebebi ve hakikat sebebi.

1) İhtiyaç Sebebi: “İnsanoğlu dünya meşgalesi içerisinde kaybolur, maddi-manevi duygularını yitirir ve dünyevi-uhrevi vazifelerini unutur. Dua ve ibadet etmek ise ona istikametini buldurur, gönlünde güzel duygular yeşertir ve ona vazifelerini hatırlatır. Bununla birlikte geçmişin elem ve hatıraları, şimdinin sıkıntı ve zorlukları, geleceğin ise endişe ve korkuları insanoğlunun belini büker ve sabrını tüketir. Dua ve ibadet ederek Cenâb-ı Allâh’a tevekkül etmek ise onu türlü elemlerden, sıkıntılardan ve endişelerden kurtarır. Öyleyse insanoğlu için dua ve ibadet etmek en olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.”

“Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”er-Ra’d 13/28. اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

2) Teşvik Sebebi: “Cenâb-ı Allâh insanoğlunun ettiği her dua ve ibadet karşılığında ona dünyada ve ahirette türlü mükafatlar verir ve türlü belalardan muhafaza eder. Bu mükafatları ve muhafazaları elde etmek isteyen kimse ömür sermayesi tükenmeden ona hakkıyla dua ve ibadet etmelidir. Şüphe yok ki Cenâb-ı Allâh kendisine bugün dua ve ibadet eden kimseyi yarın veyahut diğer günler asla yalnız bırakmayacaktır. Bununla birlikte onun üzerinden rahmetini ve şefkatini de asla eksik etmeyecektir. İşte bu durum ona dua ve ibadet etmek için en önemli teşviktir.”

“Bolluk ve rahatlık anında Allah’ı tanı ki sıkıntı ve zorluk anında o da seni tanısın.”Ebû Abdullâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilâl b. Esed eş-Şeybânî Ahmed b. Hanbel, el-Müsned (b.y.: Müessesetü’r-Risâle, 1421/2001), 5/19 (No. 2802).

3) Vazife Sebebi: “Cenâb-ı Allâh insanoğluna türlü ihsan ve lütuflarda bulunmuştur ve bulunmaktadır. Bununla birlikte ona zerreden şemse kadar -ve daha fazlası- her şeyi musahhar kılmıştır. Öyleyse insanoğlunun kendisine bu kadar çok ihsan ve lütuflarda bulunan çok cömert ve çok şefkatli olan zata tüm bunlara karşılık teşekkür etmesi -yani dua ve ibadet etmesi- kendisinin üzerine düşen en olmazsa olmaz bir vazifedir. -Ve eğer bu vazifeyi hakkıyla yerine getirirse onun rızasını kazanacaktır.-”

“O, göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”el-Câsiye 45/13. وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

4) Hakikat Sebebi: “Cenâb-ı Allâh’ın yarattığı her şeyde kudretinden ve sanatından insanoğlunu hayretler içerisinde bırakan izler vardır. O; zatıyla, kudretiyle ve sanatıyla dua ve ibadet edilmeye yegâne layık olandır. Onun zatının büyüklüğü ve yüceliği, kudreti ve kuvveti, hikmeti ve sanatı ona dua ve ibadet etmek için en önemli hakikattir. -İşte bizler de bu sebepten dolayı yani Cenâb-ı Allâh dua ve ibadet edilmeye yegâne layık olduğundan dolayı ona dua ve ibadet ederiz.-”

“Bana cennet [arzusu] veya cehennem [korkusu] için ibadet edenden daha zalim kim olabilir? Eğer cennet ve cehennemi yaratmamış olsaydım ibadet edilmeye layık olmayacak mıydım?”Hüccetü’l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî et-Tûsî Ebû Hâmid el-Gazzâlî, İhyâü Ulûmi’d-Dîn (Beyrut: Dârü’l-Ma’rife), 4/306.

Haşiye: İhtiyaç ve istekler dua ve ibadetin yalnızca vaktidir, gayesi ve neticesi değildir ve olmamalıdır. Duanın gayesi Cenâb-ı Allâh’a ibadet etmek ve onun rızasını kazanmak olmalıdır. Duanın neticesi ise uhrevi mükafatlardır, dünyevi mükafatlar değildir. Duada istenilen dünyevi istekler ancak Cenâb-ı Allâh’ın takdirine bağlıdır: Hayır görürse şimdi verir veya daha sonra verir, şer görürse hiç vermez veya hayırlı olanı verir… O halde duayı Cenâb-ı Allâh’a ibadet etmek ve onun rızasını kazanmak için etmek gerekir.Detaylı bilgi için bkz. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur (Erişim 19 Şubat 2023), Yirmi Üçüncü Söz, Birinci Mebhas, Beşinci Nokta, 424-427; Yirmi Beşinci Lem’a, On Sekizinci Deva, 343-344.

Muhammet Suphi KILIÇ Duanın Önemiyle İlgili Hadisler

Duanın Önemiyle İlgili Hadisler

“Allah katında duadan daha kıymetli hiçbir şey yoktur.”Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre b. Mûsâ b. ed-Dahhâk et-Tirmizî Ebû Îsâ et-Tirmizî, es-Sünen, thk. Ahmed Muhammed Şâkir (Mısır: Şirketü Mektebe ve Matbaatü Mustafâ el-Bâbî el-Halebî, 1395/1975), 5/455 (No. 3370).

“Dua ibadetin özüdür.”Ebû Îsâ et-Tirmizî, es-Sünen, 5/456 (No. 3371).

“Dua ibadetin ta kendisidir.”Ebû Dâvûd Süleymân b. el-Eş’as b. Şeddâd b. Amr el-Ezdî es-Sicistânî Ebû Dâvûd, es-Sünen (Hindistan: el-Matbaatü’l-Ensâriyye bi-Dehlî, 1323/1904-1905), 1/551 (No. 1479).

“Dua müminin silahı, dinin direği ve göklerin ve yerin nurudur.”Ebû Abdullâh Muhammed b. Abdullâh b. Hamdeveyh b. Nuaym ed-Dabî et-Tahmânî en-Nîsâbûrî Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn (Suriye: Dârü’l-Minhâci’l-Kavîm li’n-Neşr ve’t-Tevzî’, 1439/2018), 3/12 (No. 1828).

“Dua rahmetin anahtarıdır.”Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebû Bekr b. Muhammed b. Sâbikuddîn el-Hudayrî es-Süyûtî Celâleddîn es-Süyûtî, el-Camiu’s-Sagîr ve Ziyâdetüh (b.y.: y.y.), No. 6749.

“En faziletli ibadet duadır.”Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, 3/9 (No. 1821).

Muhammet Suphi KILIÇ Duanın Önemiyle İlgili Ayetler

Duanın Önemiyle İlgili Ayetler

“Kullarım beni senden sorarlarsa (bilsinler ki) gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O halde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”el-Bakara 2/186. وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin.”el-A’râf 7/55. اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةً

“Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.”el-A’râf 7/56. وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاً اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

“De ki: ‘Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’”el-Furkân 25/77. قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْ

“Bana dua edin, duanıza cevap vereyim.”el-Mü’min 40/60. ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْ

“O, diridir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) ona dua edin. Hamt âlemlerin Rabbine mahsustur.”el-Mü’min 40/65. هُوَ الْحَيُّ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Muhammet Suphi KILIÇ Önsöz

Önsöz

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ٭ وَبِهِ نَسْتَعِينُ ٭ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ٭ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ ٭

Kıymetli Müminler! Bu eser ibadetlerin en faziletlisi, en kıymetlisi ve özü olan duaya teşvik etmek için hazırlanmış kapsamlı ve sistematik bir dua kitabıdır. Ayet, hadis ve rivayetlerle hazırlanmış olan bu dua kitabı on dokuz bölüm, üç yüz altmış bir duadan oluşmaktadır. İçerisinde duaların hem Arapça ibaresi hem de Türkçe anlamı ve okunuşu verilerek Arapça bilen bilmeyen herkesin istifadesine sunulmuştur. Kitap içerisinde günlük hayatta okunacak dua ve zikirlerin yanı sıra özel dua ve zikirler de bulunmaktadır. Bu kitabın gönüllere şifa olmasını Cenâb-ı Allâh’tan niyaz ederiz.Mütebahhir, “Önsöz” (Erişim 14 Şubat 2023).

Planlanan Güncellemeler:
– Alt başlık eserin ruhunu yansıtan “Seçkin 361 Dua” olarak değiştirildi. (28.03.2025)

– “Neden Dua ve İbadet Ederiz?” başlıklı yazıya bir ekleme yapıldı. (29.03.2025)

İçerik bulunamadı.